Mevlid Kandili

Yüce Rabbimizin insanlığa gönderdiği en son elçidinin, sevgili Peygamberimiz’in, doğum günü olan 12 Rebiu’l-evvel bu yıl bugüne denk gelmektedir.

Hz. Muhammed, Abdulmuttalib oğlu Abdullah ile Abd Menaf oğlu Vehb kızı Amine’nin çocuğudur. Baba tarafından Haşim oğullarından, ana tarafından da Zühre soyundandır. Babası 24, annesi de 14 yaşlarında iken evlendirilmişlerdir. Kısa bir süre mutlu yaşayan bu çiftten koca Abdullah, bir yolculuk dönüşü vefat etmiştir. Geleceğin son ve en büyük peygamberi Hz. Muhammed, daha ana karnında iken yetim kalmıştır.

1585177-mescid-i-nebevi-3

Hz. Muhammed’in doğumunu simgeleyen viladet-i mukaddese-i Hz. Peygamberi gecesi olan 12 Rebiu’l-evvel, Müslümanların en kutlu, en aziz bir gecesidir. Mevlid kavramı sözlükte “doğmak ve doğum zamanı” anlamlarına gelmektedir.  Türkçeye Arapça’dan girmiş olan kelime, “Peygamberin doğum günü” anlamında da kullanılır. Halk arasında mevlit, mevlüd, mevlüt olarak da söylenmektedir. Bu doğum gecesi İslam ve özellikle Türk dini edebiyatında Mevlit adı ile bir edebi türün doğup gelişmesine sebep olmuştur. Bu Mevlit’ler, Hz. Amine’nin doğum sancıları çekerken yalnız olduğunu, birden etrafını iki büyük hatun (Asiye, Meryem) ile cennet hurilerinin sardığını yazarlar (Asiye, Hz.Musa’nın, bir sandık içinde, Nil nehrine atılışında onu bulup çıkaran, Hz. Meryem de, Hz. İsa’nın annesi olmak itibariyle çok saygılı hatunlardır). Doğum esnasında gelen melekler Amine Hatun’un bedenini kanatlarıyla örtüp korur ve Hz. Muhammed doğunca, gümüşten bir tekne içinde tertemiz yıkanır, ipekten bezlere sarılıp annesine teslim edilir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Doğduğu Zaman Neler Yaşandı?

Dünyanın doğusunu ve batısını aydınlatan bir nur görüldü. Sâve Gölünün suları bir anda çekiliverdi. Ateşe tapanların bin yıldır aralıksız yanmakta olan ateşleri hiç sebepsiz sönüverdi.

Asırlardır kupkuru olan Semâve Vadisi, seller altında kaldı. Gökyüzünden onlarca yıldız kaydı. Kisrâ’nın saraylarından ondört burc kendiliğinden yıkıldı. Kâbe’deki putların pek çoğu baş aşağı devrildi.

Şeytân, ölesiye çığlık kopardı. Daha ne gizemli olaylar iç içe ve peş peşe yaşandı. Nasıl yaşanmasındı ki Kâinatın Efendisi, İnsanlığın İftihar Tablosu Hz. Ahmed–i Mahmud–u Muhammed Mustafa (sas) dünyaya teşrif ediyorlardı. Bütün varlık O’nu ayakta karşılamıştı.

Doğum ânı öncesi hane–i saadetleri nurla doldu, yıldızlar evin üzerine salkım salkım dökülecekmiş gibi aktı. 96 Seher vaktiydi. Bir ara Âmine validemizin kulağına müthiş bir ses geldi. Korkudan eriyecek gibi oldu. Bir de ne görsün? Bembeyaz bir kuş peydahlandı ve yanına geldi; sonra da kanatlarıyla Âmine’nin sırtını sıvazladı. Ne korku kaldı, ne kaygı. Yine doğum öncesi başka bir nur gözüktü. Âmine’ye bu nur ile Şam’ın saray ve köşkleri gösterildi. Kendisine ak bir kâse içinde şerbet sunuldu. İçer içmez de muhteşem bir nur bulutu kendisini sardı.

Tam o esnada mukaddes doğum gerçekleşti. O sıra ebesi Şifa Hatun gizemli bir ses duydu: “Allah’ın rahmeti, Onun üzerine olsun!” diye. Hattâ Rum diyarının bazı sarayları bile görünmüştü kendisine. Maşrık ile mağrib arası nurlara boğulmuştu. Annesinin anlattığına göre: “Doğuda, batıda ve Kâbe”nin üzerinde bir bayrak gördüm. Doğum tamamlanmıştı. Yavruma baktım, secdedeydi. Parmağını da göğe kaldırmıştı. Hemen bir ak bulut inip onu kapladı. Şöyle bir ses işittim: “Doğuları ve batıları dolaştırın, deryaları gezdirin. Tâ ki mahlukât Muhammed”i ismiyle, sıfatıyla, sûretiyle tanısınlar!” Biraz sonra da bulut gözden kaybolup gitti.”

Hz. Âdem’den başlayarak devirlerden devirlere, aileden aileye intikal ede ede gelen o Biricik Nur, artık vücud sahnesinde varlık bulmuştu.

Efendimiz’in “Allah’ın ilk yarattığı şey, benim nûrumdur.” dediği kendi Nur’u, beden giymiş, görünür hâle gelmişti. Her çocuk doğunca yere düşerken, o ise ellerini yere dayamış, önce secde edip sonra da başını ve parmağını semaya kaldırmıştı.

Doğduğunda sünnetli ve göbek bağı kesilmiş vaziyetteydi. Sırtında, iki kürek kemiği arasında, tam kalbinin hizasında peygamberlik mührü “Hâtem–i Nübüvvet” vardı. Dedesi Abdülmuttalip adını Muhammed koymuştu. Övülen demekti. Zira onu Allah övmüştü; melekler, insanlar ve cinler de övecekti.

Sonra o Nur topunu alarak Kâbe”ye götürdü ve Allah’a duada bulundu: “Bana bu temiz çocuğu ihsan eden Allah’a hamdolsun!” dedi. Nasıl ki insanlara ve cinlere sonsuz mutluluğun yollarını gösterecek Nebi dünyaya teşrif edince bütün varlık ayağa kalkmıştı. Teşrifinden asırlar sonra da “Doğdu ol saatte ol Sultân–ı Dîl / Nûra gark oldu semâvât ü zemîn” –S.Çelebi– deyince mevlidhânlar, benzeri bir heyecanla Mü’minler “Hoş geldin ey Kutlu Nebi!” mânâsına ayağa kalkmaya devam ediyorlar. Bir edep anlayış ve göstergesi olan bu hürmet ve tazimlerini, O’na arz etmeye çalışıyorlar…

Mevlid Kandilinde neler yapılmalı?

Özellikle bu gece için yapılacak ibadetler yoktur ama tüm bayram ve kandillerde yapılması gerekenler uygulanmalıdır:

1. Kur”ân–ı Kerim okunmalı.

2. Peygamber Efendimiz (sas)”e salât ü selâmlar getirilmeli.

3. Kaza, nafile namazlar kılınmalı.

4. Fakirlere yardımda bulunulmalı, yetimler sevindirilmeli.

5. Her doğum ve ölüm anında düşünülmesi gereken kendi muhasebemizi yapmalı.

6. Günahlara tevbe ve istiğfar edilmeli.

7.  Küs ve dargın olanlar barıştırılmalı.

8. Tüm din kardeşlerimiz için dua etmeli.

9. Yoksul, kimsesiz, öksüz, yetim, hasta, sakat, yaşlı olanlar ziyaret edilip, sevgi, şefkat, hürmet, hediye ve sadakalarla mutlu edilmeli.

10. O gece ile ilgili âyetler, hadîsler ve bunların yorumları ilgili kitaplar okunmalı.

11. Sahabe, ulema ve evliya türbeleri, vefat etmiş yakınlarımızın, dostlarımızın ve büyüklerimizin kabirleri ziyaret edilmeli.

12. Bu kandil gecelerinin gündüzlerinde mümkün olduğunca oruç tutulmalı.

Kandil günü komşunuza akrabanıza ikramda bulunmak isterseniz Kandil Simiti tarifimi buradan okuyabilirsiniz.